Yılmaz Erdoğan hepimize ait bir borcu Kelebeğin Rüyası adlı filminde ödemeye çalışıyor. Zonguldaklı çok yakın iki dost şairler Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu’nun çok kısa hayatlarında yarattıkları şiirler ölümlerinin ardından unutulmuş. Ta ki Yılmaz Erdoğan’ın senaryosunu yazıp yönettiği Kelebeğin Rüyası filmine kadar. Genelde film gerçek hikayeyi yeteri kadar yansıtmaz. Bu film o filmlerden değil. Cumhuriyetin henüz çok genç olduğu zamanlarda, bizlere bugünleri bırakmak için geleceği kendi yaşamlarından harcayan insanların, unutulmayı akıllarına bile getirmeden yaşadıkları günler ve aylar. Savaşın yaraları henüz tam sarılamamış. Yalnızca ülke değil tüm dünya yoksulluk içinde. Üstelik ilkinde kazanan olmuş gibi 2. Dünya Savaşı patlak veriyor. Çok kısa olmak kaydıyla biraz ipucu verelim.

Rüştü Onur. 1920 – 1942. 22 yaşında verem nedeniyle hayatını kaybettiğinde eşini kaybedeli sadece 17 gün geçmişti.
Muzaffer Tayyip Uslu. 1922 – 1946. 24 yaşında hayatını kaybetmesine neden olan verem sevdiği kıza kavuşama nedenlerinden yalnızca biriydi.

Her iki şair, aynı zamanda edebiyat öğretmenliği de yapmış şair ve oyun yazarımız Behçet Necatigil’in öğrencileridir. Öleceklerini bilerek yaşarlar. Ancak ölümü bekleyerek yaşamazlar. Ölüm herkes için mutlaktır. Ancak yaşanılan her an da ölüm gibi kaderde vardır.

Hülasa

Ben ölsem be anacığım
Nem var ki sana kalacak
Ceketimi kasap alacak,
Pardösömü bakkal
Borcuma mahsuben…
Ya aşklarım
Ya şiirlerim ne olacak
Ya sen ele güne karşı
Nasıl bakacaksın insan yüzüne
Hulasa anacığım
Ne ambarda darım
Ne evde karım var.
Çıplak doğurdun beni
Çıplak gideceğim

Şair Rüştü ONUR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz