Burada bir inanç sorgulanmamakla birlikte açık kaynaklara dayalı bilgiler derlenerek Dünya’nın yakın geleceği hakkında bir tahmin yapılmaktadır.

Matta, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından yazılmış dört kanonik incilin her birine “Evanjel” denir. Evangel Yunanca evangelion – müjde anlamındadır. Evanjelizmi kuranlar İngiliz George Whitefield (1715-1770), Methodizm’in kurucusu John Wesley (1703-1791) ve Amerikalı filozof ve teolog Jonathan Edwards (1703-1785). Jimmy Carter, Ronald Reagan ve baba Bush’un ABD’yi yönetmesiyle başlayan Evanjelist hareket 11 Eylül sonrasında oğul Bush ile dünyayı şekillendiren esas güç haline gelmiştir.

Evanjeller yeniden doğuşa inanırlar. İsa dünyaya dönecek ve Hırıstiyanlığı insanlığa hakim kılacaktır. İnanca göre bu kişi dünyanın ahir zamanında yani kıyamet koparken gelecektir. Bu kıyamet; depremler, yangınlar, seller, kıtlık, kitle ölümleri, kaos olarak küresel korkunç bir bütünü ifade eder. Evanjelizm 2016 tahmini olarak 619 milyon mensuba sahiptir. Kolonileri dahil Britanya’nın hakimiyet kurduğu bölgelerde başlayan yaygınlık bugün küresel bir dağılıma sahiptir. Şu an ise dijital devrim sayesinde gezegenin her yerindedir. Dijital devrimi gerçekleştiren ve hakimiyetini sürdürenler ise Evanjelizm’in ilk ortaya çıktığı ABD’dedir.

Dünyayı yönlendiren bu güç, kıyametin kopması ve yeryüzüne dinlerinin hakimiyetini kuracak kurtarıcının gelmesi adına bu afetleri yaratmanın planlayıcısı ve uygulayıcısıdır. Avustralya kıtasını kavuran yangınları anımsayınız. Komplo teorilerine konu olan büyük depremleri, Amazon Yağmur Ormanları’nın yok edilmesini, bedava rüzgar ve güneş enerjisi dururken akarsulara HES’ler kurulmasını, elektriksel gelişmelere rağmen karbon salımının devam etmesini, İngiliz etkisi altındaki Hindistan’da kutsal Ganj Nehri’nin her gün 1 milyar litre lağımla beslenmesini vurdumduymazlıkla açıklayamazsınız.

1,5 milyara yaklaşan nüfusuyla Hindistan, Ganj Nehri aracılığıyla Hint Okyanusu’nu zehre boğmaktadır. Oysa çok kısa sürede bu “kutsal” nehri kurtaracak filtrasyon sistemini kurabilecek dünyanın en zengin insanlarından bazıları Hintlidir. Hintlilerin kendi kutsal nehirlerini bu şekilde kirletmeleri, kendi inançlarına göre normal midir? Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın bu duruma müdahale etmiyor olması inanç ögürlüğüne duyulan saygından mıdır? Dolayısıyla bu kişiler, Hint Okyanusu’nun zehirlenmesini seyredip gezegen yaşamını bir kurtarıcının hünerli ellerine muhtaç duruma gelmesine hizmet etmektedirler. Okyanus öldüğünde Dünya da ölür.

Martin Luther King’in Evanjelist akımdaki rolü yalnızca siyahların insan haklarına kavuşması olarak özetlenemez. Süregelen ırkçı yaklaşıma karşı gerçekleştirdiği eylemler sonucunda sosyalistler ve eşcinseller de beyaz tenli olmayan insanlarla birlikte sesini duyurabilmişlerdir. Ancak bu durum her hayırda bir şer ve her şerde bir hayır olmasını hatırlatmaktadır. Eşcinseller, farklı ırklar, sosyalistler üstündeki zalim baskı azalırken diğer yandan dünyadaki tüm toplumların gezegeni var eden farklılıkların yok olup bir “tek” kavramı altında toplanması söz konusudur. Bu “tek”çilik de kurtarıcı özlemindeki Evanjelist anlayışın toplumları şekillendirmesini kolaylaştırmaktadır. Evanjelistlerin en büyük özelliği kurtarıcının gelmesini sağlamak için Dünya’yı kıyamete götürmeleri olarak görünmektedir.  Netflix’de izleyeceğiniz her dizi ya da filmde mutlaka eşcinseeliği ve milliyetsizliği görmektesiniz. Örneğin; İngiltere’de geçen bir polisiye dizide oyuncuların çoğunluğu orijinal İngiliz olmayanlardır. Uzayda geçen bir dizide Yıldız Flosu gemisi Enterprise’da birçok farklı tür çalışmaktadır ve “tek devlet”in bulunduğu Dünya gezegenine bağlıdırlar.

İklim değişikliği doğaldır ancak şu anki hızı yapaydır. Bu akıma karşı durulmadığı takdirde Dünya 6. büyük yok oluşla zamanından önce yüzleşecektir. Bu da sayısız yaşam türünün yok olması anlamına gelir. Sonuçta birçok tür değişim süreci boyunca yok olacaktır ve sadece en güçlüler ayakta kalacaktır. Ancak bu hızla devam ederse hayatta kalacaklar en güçlüler değil dünyaya yön verenler olacaktır. Şu an kimin hayatta kalmaya değer olduğuna karar veren onlardır. Doğal hız yaşanabilirse, adapte olabilecek türlerin gereksiz yere yok olmasını engellemek mümkün olabilir. İnsanlığın kendini de yok edecek bu sürece engel olma gücü yoktur ancak doğal hızına dönmesi için hepimizin yapabileceği şeyler vardır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz