Bildiğiniz gibi GDO, genetiği değiştirilmiş organizma demektir. GDO örneğin Amerikan toplumunun obez olma nedenidir. Bilim insanı sıfatıyla birtakım kişilerin uzun yıllara ve paralara mal olan çalışmaları sonucu, mısır, patates, domates, karpuz, elma artık akla gelen hemen tüm besinlerimizin genetikleriyle uğraşıp şekil vermeleridir. Bu şekil ürünlerin ortak özelliği tatsız, kokusuz, aynı boy ve kiloda yani robot gibi olmaları ve yetişirken doğal çevreye – habitat – tüketildiğinde ise insana zarar vermelidir.

Tarih boyu sanki evrim geçirmemiş gibi bir domatesi alıp tombalak ama içi boş, susuz, tatsız, kokusuz bir hale getirirler. Bunu yapmak için domatesin genetiğini değiştirecek bir takım kimyasallar kullanırlar. Bu tür meyvenin sebzenin tohumu da olmaz çok şükür. Bunlar büyürken bünyelerine öyle maddeler verirler ki ondan beslenen böcek, sinek, kuş hatta her hayvan bu ucubelikten nasibini alır. Siz GDO lu ürün yemeseniz bile onunla beslenen hayvanın eti ve sütünü yiyerek bu maddeleri alırsınız. GDO bir yere geldimmi ondan kaçışınız hemen hiç yoktur. Her ne kadar GDO yasası henüz çıkmış olsa da ülkemizde çoktandır bulunduğuna hepimiz şahidiz.

Peki neden GDO’ya ihtiyacımız olduğu düşünüldü? Sırf bu memleketin insanlarının sağlığı daha da bozulsun diye mi? Ki öyle olacağı kesindir. Belki de böylece mantar gibi açılan özel sağlık kuruluşları para kazanırlar. Tam da sağlık sektöründe tümüyle özelleştirme arifesinde insanların sağlıkları ciddi bir tehlikeye atılıyor. Acaba Uğur Dündar emekliye ayrılır mı bu yasadan sonra yoksa halk sağlığına inen bu derin darbenin neresiyle uğraşacak tam bir merak konusu?

Belki de düşen rekolte ve artan fiyatlar karşısında halkımız – her ne kadar bir zamanlar dünyaya tarım ürünü pazarlıyor olsak da – aç kalmasın diye yapılan iyi niyetli bir girişimdir bu. Karadeniz otoyolu projesi yüzünden iklimin etkilendiği ve bölgenin sık sel alarak çay, tütün, fındık gibi ürünlerin zarara uğramasından bahsediliyor. Devletin fiyat ve destek politikaları hatta bankacılık sistemi yüzünden çiftçinin, üreticinin borçtan, yüksek gübre ve tohum fiyatından belini doğrultamadığı, ekilmesi gereken tarla, bağ, bahçe gibi toprakların bankaların haczine uğrayıp boş durmalarından bahsediliyor. Bir de Çin gibi ülkelerden bizde zaten varolan ürünlerin çok daha ucuza ithal edilmesi ve üreticinin babadan dededen kalma yaşam biçimlerinin değişmesi söz konusu. Zaten çok zor olan çiftçilik zararına yapılabilir mi? herşey ve herkes tam zıttına hareket ederken? Üstelik bu ithal ürünler GDO’suz bile olsa bizim ne metabolizmamıza uygundur ne alışkanlıklarımıza. Binlerce yıldır Asya ekolojisinde karakterini şekillendirmiş bir meyvenin bahçesinden topladığı meyveyle büyümüş Anadolu insanına ne faydası olabilir? Bunu bilmek için bilim insanı olmak mı gerekir?

Mümkünse bir yerlerden tohumunu bulup saksınıza domatesinizi, biberinizi kendiniz ekin. Bu hem beden hem de ruh sağlığı açısından faydalıdır. Bahçeniz varsa ve birileri orayı otopark yapmak istiyorsa karşı çıkın. Bahçenize bir meyve ağacı ekin. Meyvesini siz yiyemeseniz de yarın o ağaç çocuklarınız için bir arabadan çok daha değerli olacak.

Bu noktada çeşitli semtlerde kurulmaya başlayan ekolojik pazarları destekleyin. Destek arttıkça 3 kuruş fazla kar edeceğim diye halkın midesine bile bile zehir sokanlar belki yok olurlar. GDO’lu ürünlerin üzerinde bunu belirten etiket olacakmış.. Merak ediyorum sigara yasağıyla ilgili çalışmayı yapan da aynı yetkililer miydi? Dünyanın ekolojisi değişime uğrarken, kuraklık ve seller alan genişletirken, doğal tarımın her türlü desteklenmesi gerekirken halkına GDO’lu besin yedirmeye ne denir? Zaten yıllardır soframızda var olan bu zehiri kitabına uydurmak adına yasa çıkarmak hem günah hem de ayıp değil midir?

Elbette Sağlık Bakanlığı konu ile ilgili gereken tüm önemleri almış. GDO’lu ürünler sSağlık Bakanlığı izni almadan piyasaya çıkamayacak! Çıktığında da GDO’lu olduğuna dair üzerinde etiket olacak.

Eski bir karikatür vardır. Yamyam çocuk kazanda kaynamakta olan beyaz adamla oynar ve baba yamyam çocuğa kızar. “Yemekle oynanmaz!”

Semt organik gıda pazarları :

  • Buğday Derneği tarafından ilk olarak 17.06.2006’da kurulmaya başlayan İstanbul Feriköy Organik Gıda Pazarı.
  • Datça’da her Cuma günü kurulan pazar.

Bildiğiniz Organik – Ekolojil gıda pazarlarını buradan duyurmak için bizimle paylaşın.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz