Et fiyatları yakında daha da hızlı artacak. Bundan çok uzak olmayan bir geçmişe kadar, ülkemiz tarım ve hayvancılıkta ihraç yapan bir ülkeydi. Daha sonra bu tanım tarım ve hayvancılıkta kendine yeter ülke haline geldi. Bugün ise ne yazık ki tarım ve hayvan ürünü ithal etmek zorunda olan bir ülke haline geldik. Kendi kendine yeterli besin üretebilen bir ülkenin insanları tok, mutlu ve sağlıklıdır. Ancak besinini ithal eden ülkenin halkı aç, mutsuz ve sağlıksız olmaya mahkumdur.

İthal edilen besin ürünleri hiçbir zaman halkın genel genetik yapısı ve metabolizmasına yüzde yüz uyumlu değildir. Ayrıca ithal için hazırlanan ürünler, hızlı üretilip, dolgun cazip görünsünler diye akıl almaz yöntemlerle hazırlanır. Daima daha fazla kar amacı ve yüksek kazancın yarattığı vahşi coşkuyla üreticiler insan sağlığıyla hiç korkmadan oynamayı göze alırar. Gıda sektörü hiçbir zaman ölmeyecek bir sektördür. Bu nedenle kazancı çok insanın, firmanın ve buna bağlı olarak dünya devi firmaların ağızını sulandırır. Ancak gıda sektörü yalnız değildir. Hemen yanında sağlık sektörünü de üstelik çok daha karlı bir şekilde beslemektedir. Yediğiniz besinlerin vücudunuza yararsız hatta zararlı olması daha çok sağlık sektörünü zengin eder.

Bu basit mantıktan da anlaşılacağı üzere, insan sağlığını kötü etkileyen GDO lu ürünlerin bir ülkede serbestçe satılmasına izin vermek halkın hastalıklarla boğuşmasını, gelecek nesillerin kusurlu, hasarlı bedenlere sahip olacağını da kabul etmektir. Avrupa Birliği tarafından üye ülke halklarının yemesine izin verilmeyen GDO kabusu ABD tarafından ortaya çıkarılmış bir işgal tönteminden başka bir şey değildir.

GDO insan sağlığına basit bir nezle veya kas tutulması şeklinde değil oldukça ağır ve bağışıklık sistemini belki de yok edebilecek bir bombadır. Etkisi, ABD’nin Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı atom bombalarından daha büyük, daha geniş çaplı ve daha uzun süreli olacaktır. Elbette bu yaşanacak olumsuz etki sırasında ilaç firmaları insanlık adına çok çalışıp milim milim ilerleyerek yeni tedavi yöntemleri geliştirecek, özel sağlık kuruluşları hastalarına her türlü imkan için çırpınıp duracaktır. Hastalar, katkı payı ödemek koşuluyla sosyal sağlık sigortasından faydalanıp bu sağlık kuruluşlarında şifa arayacaklardır. İnsanlar hasta ama yine de mutlu bir görüntü sergileyeceklerdir. İnsanlar yakın bir zaman sonra ;

“Eskiden ne kötüydü şimdi telefonla randevu alıp, 5-10 TL katkı payı ödeyip 3 dakika (dakikada değil) muayene oluyorum. İlaçlarımı da duruma göre 5-40 TL katkı payı ödeyip eczaneden alıyorum. Hastayım ama mutluyum” diyeceklerdir.

“Yahu eskiden bu kadar dayanıksız değildim, son yıllarda çok sık hastalanıyorum. Midemde yara var ve doktor mide kanseri ihtimaline karşı bana 8 tane ilaç yazdı. Günlük hayatım olumsuz etkilendi, iş bile yapamaz oldum. İlaçlar çok pahalı, sigorta olmasa yanarım. Sırf sigorta ödensin diye önüme çıkan ilk işe girdim. Aslen elektrik mühendisiyim ama mecburen bir firmada tahsilat falan işleri yapıyorum. 27 yaşımdayım.” diyen olabilir.

et-fiatlari

“Bu GDO çıktığında sağlığa zararını anladım uzak durdum. Organik şeyler yedim. Etiket zorunlu dediler ama etiket olsa ne olur olmasa ne olur, GDO suz dediğin ürün de zaten normal değil. 42 yaşımdayım sağlığım yerinde çok şükür” demeleri ne güzel olacaktır.

Salmonella hayvansal ürünler yoluyla hayvandan insana geçen bir bakteridir. Bakteri erken teşhis ve tedavi edilmezse öldürücü olabilir. Salmonella bakterisi konuk olduğu hayvana zarar vermez.

Çayır çimen yiyen, kırda bayırda gezen, otlayan, güneşlenen bir ineğin size zararı en çok mööö diye seslenmesi olabilir. Oysa bu inek doğada gezip beslenmek yerine besicisi tarafından güneş görmeyen işkence odalarında büyütülüyorsa, üstelik de marifetmiş gibi antibiyotik içeren bir yemle besleniyorsa o inek sizi öldürebilir.

Artık antibiyotik ilaç içeren yemlerle beslenmiş inekleri soframıza getiriyorlar. Bu antibiyotikler sayesinde, hayvanda bulunan Salmonella bakterisi ilaca karşı direnç kazanıyor. Siz bu şekilde beslenmiş hayvanı yediğinizde ise antibiyotiğe dirençli ve öldürücü Salmonella bakterisini yemiş oluyorsunuz. Bundan sonrası sağlık sektörünün işi. Hastalığın teşhisi için uzun günler ve çok para gerekli. Teşhisten sonra da antibiyotiklere meydan okuyan bu mikrobu nasıl öldürürüz faslı başlıyor. Araştırma için daha çok zaman ve para gerekli. İyi şanslar.

Bu arada ABD nin ülkenize ambargo koymaması için dua ediniz. Evet, hastalığınıza neden olan sistemi onlar kurdu ama kurtulmanız için gereken ilaç da onlarda. Akıllı olsaydınız..

İşte bu yüzden, et fiyatları daha da artacak. Dünyanın herhangi bir yerinde aman çabuk büyütüp de Türkiye’ye satalım para kıracaz telaşıyla hormonlanmış hayvanlar ülkeye geldikçe, kendi hayvanlarımızı çatır çatır kesip yarın ne yiyeceğiz diye düşünmedikçe, namusuyla hayvan üretmek niyetinde olan insanlarımızı desteklemedikçe, insan sağlığı için et gerekli oldukça et fiyatları daha da yükselecektir.

Aynı şey, baltalanmış ve bitirilmekte olan tarım sektöründe de ülkemizin sahip olduğu diğer üretim sektörlerinde de geçerlidir. Yerli malları haftasını ortadan kaldıran zihniyet bu ülkenin insanını büyük dünya kartellerinin eline sunmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz