Aziz Sancar, Kuzey Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik bölümü öğretim üyesi, 8 Eylül Mardin Savur doğumlu ve artık tüm dünyanın bildiği 2015 kimya dalında Nobel ödülü sahibi Türk biliminsanıdır.

Kendisinin bizi ilgilendiren yönü aldığı ödüle neden olan, DNA ile ilgili çalışmasıdır. Yaptığı çalışma, insanlık tarihinde çok önemli bir yer tutsa da, ana akım medya başta olmak üzere birçok yayın organı Aziz Sancar’ın daha çok ne yaptığıyla değil ne konuda ne söylediğiyle ilgilenmiştir. Magazin konusu haline getirilmeye çalışılan bu büyük Türk biliminsanının aslında ne yaptığına farklı açıdan bakmaya çalışacağız.

Çalışması Hakkında:

DNA, birçok etken tarafından hedef tutulan bir kimyasal yapıdır. Buna karşılık DNA diğer iki hücresel yapı RNA ve proteinden daha istikrarlıdır. Kendini onaran bir mekanizma içerir. Aziz Sancar, son 35 yılını DNA’yı onaran enzimleri araştırmakla geçirmiştir. Elbette binlerce tıbbi ayrıntıyla bunu burada açıklamamız mümkün değil. Ama nihayetinde, bu enzimlerin hangilerinin nasıl çalıştığıyla ilgili, kanser başta olmak üzere birçok hastalığın tedavisinde çok önemli bilgilere ulaşmıştır.

Önceki yazılarımızda bahsettiğimiz gibi bir hücrenin, bağışıklık sistemine rağmen tahrip olması yani “kanserli” hücreye dönüşmesi çok zor bir olaydır. 3 aşamalı savunma mekanizması, normal bir yaşamda özellikle üstüne gidilmediği takdirde bozulaması neredeyse imkansızdır. DNA mızda kayıtlı bu savunmayı geçebilecek etkenler, sigara gibi içinde yüksek oranda tahrip gücü taşıyan maddelerin çok yoğun saldırısıyla mümkün hale gelmektedir. Ancak bu bile bazen tek başına yeterli değildir.

Kendini daima savunmaya programlı yaşam sistemimizin bu savunma şifreleri DNA içinde barınmaktadır. Dışarıdan gelen yoğun saldırıya karşı insan bedeninin barındırdığı kaynaklar yeterli olmadığı durumda bunları dışarıdan ilaç tedavisi şeklinde alırız. İşte kanser ve benzeri DNA hasarlı rahatsızlıklarda DNA’nın kendisini onarması değil ama eski haline döndürmesi için gerekli enzimlerin neler olduğunu, ne yapmamız gerektiğini çözmüş olabiliriz. Güncel olarak bu tedavinin insanlara ulaşması maalesef hemen olmayacaktır. Ancak teknoloji ve tıptaki gelişmeler h-olsun hemen her alanda en öncemli adım ilk adımdır. Bundan sonraki aşamalarda tedaviye ulaşma sürecindeki hızın bir ivme kazanacağını umuyoruz.

Başarısı Hakkında:

Kanser gibi bir hastalığın hem kişiye hem de ülke ekonomisine önemli bir yük getirdiği bir gerçektir. Bu üzücü ama hiçbir zaman umutsuz olmayan hastalığın, küresel sağlık sektöründe yarattığı ciro, bu firmalarda çalışan insanların, sağlık kuruluşlarında çalışanların sayısı da düşünüldüğünde, kanserin aynı zamanda çok önemli bir ekonomik enstrüman olduğunu da söylemek gerekir. Basit söylemde hiç kimse bir insanın hasta olmasını istemez ancak ortada duran gerçek, milyonlarca insanın bu hastalığın varlığıyla yaşamını sürdürdüğünü gösterir. Bu noktada hiç kimseyi suçlamak gibi bir derdimiz yok. Sadece, sadece bir tek hastalığın dünyadan yok olduğunu ve geniş çaplı yansımalarını düşünün yeter.

Bu, sadece bir hastalıkla savaşmanın hikayesi değil aynı zamanda küresel ekonomide yaratacağı domino etkisiyle de mücadele etmenin devrimci bir hikayesidir.

Milyonlarca hasta ve yakını mutluyken bir o kadar insan da işini kaybedebilir. Dünyada hastalıkların azalması için öncelikle bu sektörde çalışan insanlara iş bulmanız gerekir. Bir başka deyişle bir hastalığı dünyadan silmeden önce ya nüfusu azaltacak bir dünya savaşı ya da üretilen ekmeğin herkese yetecek düzeyde adil paylaşımını organize etmeniz gerekir.

Bu yorum ışığında; Aziz Sancar, bir veya birçok hastalığı yeryüzünden silebilecek bir keşfin sahibidir. Yalnızca sözlerinde mensubu olmaktan gurur duyduğunu belirttiği ülkesi Türkiye için değil insanlık tarihi için bir kahramandır.

Bir diğer nokta.. Aziz Sancar’ın, milyonlarca insanı hayata döndüren bir çalışma yaparak, birçok silaha esin olmuş dinamiti icat eden adamın ismiyle anılan Nobel ödülüne layık görülmüş olması biraz ironiktir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz