Japonyanın Miyagi kenti açıklarında 8,9 şiddetindeki deprem sadece Japonyanın değil dünyanın en büyük felaketlerinden biri olarak kayda geçecek. Deprem Japon halkının günlük yaşamının bir parçası. Zaten sayısı onbinleri bulacağı tahmin edilen ölümlerin sebebi de deprem değil tsunami. Tek esnemeyen şey sudur. Bunu televizyonlarda epeyce gördük.

Hiçbir felaket habersiz gelmiyor. Miyagi depreminden önce de öncü depremler (bizim alışık olduklarımızdan çok büyük), okyanusun karşı kıyısına kadar vuran ölü balıklar hepsi birer haberciydi. Ancak depremin şiddetini kestirmek mümkün değildi elbet. Japonyadaki deprem istanbul depremini tetikler mi? Elbette dünya uzaydan bakılınca tek bir taş parçasıdır, oluşabilecek her türlü büyük yada küçük hareket bu taşın her yerini etkiler. Amazon ormanlarının katledilmesi nasıl ozon tabakasında delik açıp kutuplardaki buzulları eritiyorsa bu deprem de dünyanın her yerinde bir takım hareketlenmelere neden olacaktır.

Biz burada bilim insanı olarak değil, biraz meraklı ve sorular sormayı seven normal insan gibi davranacağız. Maya takvimi 2012 de bitiyor. Marduk, diğer adıyla Nibiru dünyaya yaklaşıp bizi öldürecek mi gibi oldukça popüler ve basın tarafından fazlaca kullanılan sorular hakkında düşünmeye çalışacağız.


Somut gerçekler şunlar. Dünyada hergün heryerde binlerce sarsıntı oluyor. Dünyamız henüz çekirdeği soğumamış bir gezegen. Soğumasına da zaten milyar yıllar olduğu hesaplanıyor. Deprem normal bir olay. Depreme önlem almamak anormal bir olay. Dünya çekirdeğinin soğuması demek, dünyanın ölü bir taş parçasına dönüşmesi ve bildiğimiz hayatın yok olması demektir.
Dünyanın hareketlerini normal kabul etmek ve soğukkanlı olmak gerekir. Dünya sadece kendi içindeki nedenlerden değil evrendeki hareketlilik nedeniyle de davranış geliştirir. Güneş üstündeki patlamalar, kuyruklu yıldızların geçişi, dünyanın kendi ekseni etrafında dönüşü nedeniyle manyetik alanın her yüz-yüzelli yılda bir yer değiştirmesi engel olunamayacak, üzüntü yapılmaması gereken gerçeklerdir. Yapmamız gereken dünyamıza doğaya sahip çıkarak evrene mümkün olan en çok saygıyı göstermek, insan hatası ve açgözlülüğünü bu doğal etkenlerin arasına katarak dünya üzerindeki her türlü yaşamı mahvetmemektir. Sonuça açgözlülüğümüzle en fazla sonsuz evrende çok önemsiz bir toz zerresinde insan yaşamını ve masum diğer yaşam türlerini yok ederiz.
Evrene bir şey olmaz.

Tek tanrılı veya çok tanrılı tüm inanışların ve hatta inanmayanların ortak bir hikayesi var. Sadece tek bir tufan değil birkaç küresel felaket daha anlatıla yazıla bugüne ulaşmıştır. Anlatılan aynı isim ve mekan değişiktir. Anlatılan bu felaketler arasında yaklaşık 3661 yıl ara vardır. En son anlatılan felaket İ.Ö. 1649 da Thera yanardağının patlamasıyla başlayan ve Exodus – Mısırdan Çıkış’a, dünya üzerinde toplumsal, ekonomik, siyasi, ekolojik bir dizi büyük değişiklikere neden olanıdır. Ondan beri döngü tamamlanmış ve 3661 yıl geçmiştir. Tabi yaşananlar doğru aktarıldıysa. Zira özellikle antik çağ tarihçilerinin abartıyı sevdiklerini, eski insanların gördüklerini aktarmada ne kadar şirsel olduklarını biliyoruz. Binlerce yıl içinde sayısız kez değişen tarih sistemi, hesap sistemi, diller olduğunu unutmamak gerekir. 2012 de felaket yaşanacak diyenlerin birinci dayanağı budur.

İkinci ve en popüler dayanak ise ünlü Maya takvimidir. Mayalar kayıtlara göre İ.Ö. 1600 yıllarında Meksikada ortaya çıkmış bir toplum. Daha sonra ispanyollar tarafından yok edilmiş vahşi aynı zamanda bilge bir toplum. Yayılmacı İspanyol katliamı sırasında çok sayıda işimize yarayacak bilginin çalındığı veya yok edildiği de bir gerçek. Mayalar 1 yılı 365,2422 gün olarak hesaplayabilmiş insanlardır. Kabul edilen bilgiye göre Mayalar her biri 5125 yıldan fazla süren ve toplam 5 çağdan oluşan bir takvim yapmışlar. Arayıp da takvimi görmek isterseniz boşuna uğraşmayın zira bir sürü resimden oluşmuş bir tekerlektir. Maya uzmanı olmadan bir şey anlamak imkansızdır.
Bu takvim ve eğer doğru çözümlendiyse 23 Aralık 2012 de sona eriyor. İlginç olan şu bu adamlar kendilerinden önceki, yaşamadıkları 25-30 bin yılı neden hesapladılar, yazdılar? Belli değil. Yer yerinden oynayacak denen 23 Aralık 2012 ya bunlar olacak diye değil de yoruldukları veya bu kadar yeter dedikleri için son verdilerse? Ya İspanyol fatihleri gelip de takvimcileri kesti ve iş yarım kaldıysa? Bu soruları pek bir yerde bulamazsınız. Çünkü felaket haberi iyi para eder.

Tüm dinler ve mitler bir gün başımıza yüksek miktarda taş yağacağını anlatır. Bir yandan da her gün bir miktar göktaşı zaten yağıyor. Dinozorların yok olmasına ve insanlığın ortaya çıkmasına neden olan bir büyüklükte gök cisminin tekrar tepemize düşmeyeceğini söyleyemeyiz. Ancak NASA gibi kendini insanlığa adamış (!) kuruluşlar herhalde bunu bize önceden haber verirler..

Bu arada NASA çok ciddi bir kurum olmasına rağmen ciddiye alınmayan Marduk diğer adıyla Nibiru isimlerinin resmi web sitelerinde yer alması bile ilginç bir durum. Felakete yol açacağı kehanet edilen Marduk belli ki tam bir masal değil. Dünyadan büyük ve dünyaya izafi olarak yakın geçip heryeri altüst edeceği kehanet edilen Mardukun çoktan görülmesi gerekirdi. Bu da yaklaşık 10 yıl önce yeni gezegen bulundu bu tarafa geliyor açıklamasından sonra NASA sitesinden yok olan bir haberi hatırlatıyor bize.
Marduk onuncu gezegen olarak anlatılırken geçtiğimiz yıllarda bilim insanlarının toplanıp mevcut gezegen sayısını Plütonu eleyerek 8 e düşürmesi ne kadar ironiktir.

23 Aralık 2012 de Marduk isimli dünyadan birkaç kez büyük gezegenin yakından geçişi nedeniyle dünya üzerinde coğrafyayı değiştirecek büyük hareketlenmeler olacağı, çok sayıda insanın öleceği, bildiğimiz dünyanın ve yaşamın yerine yeni bir tanesi oluşacağı iddia edilmektedir. Resmi makamlar her zaman olduğu gibi halkın hassasiyetini dikate alıp inandırıcı açıklamalar yapmamaktadır. bunun yerine medyada devletler ve bilimsel kuruluşların şmkanlarına sahip olmayan insanlar tarafından öngörüler iddialar havada uçuşmaktadır.
Tarih geldiğinde hepimiz hangisi doğru göreceğiz. Yapmamız gereken şey dünyamız evimizi her zamankinden daha çok sevmek, korumak, aptalca savaşlarla ve para hırsıyla doğayı tahrip etmemek, doğanın bize sunduğu ve bizim de sanayi devrimine kadar olan zaman içinde kullandığımız nimetlerini hatırlamaktır.

23 Aralık 2012 de eğer kehanet gerçekleşirse hayatta kalacaklar, pazar yok iken hangi otun yenip hangi otun yenmeyeceğini, market yok iken temiz suyu nasıl bulacağını, evsiz nasıl barınacağını, eczane yok iken hangi otun hangi tedavi için kullanılacağını, doktor yok iken bilgiyi paylaşmanın ne demek olduğunu bilenler olacaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz